'Kimse kusura bakmasın'... Sosyolog, psikolog, toplum bilimci, sorgu hakimi ve aynı zamanda avukat olan Müge Anlı'nın programında en çok kullandığı cümle bu... Sen de kusura bakma Müge Anlı, biliyoruz bir Müge Anlı kolay yetişmiyor! Ama buraya kadarmış...
Bir röportajında Müge Anlı'ya soruyorlar. 'Bir kız çocuğuna acımasızca babasının üvey olduğunu söylemişsiniz. Sizi suçlayanlara neden cevap vermediniz?' Cevap şu: 'Bazı insanlar konuşurlar, bazı insanlar konuşulur. Ben konuşulmayı tercih ediyorum.' Müge Anlı bugün düştüğü durumdan rahatsız mıdır sizce?
Onu ilk tanıdığımızda saçlarıyla dikkatimizi çekmişti. Beline kadar, gerçekten de güzel saçları vardır/ hala da var. Magazin muhabiriydi. İşini de iyi yapıyordu. Zira işini iyi yapanların her işi yapacaklarını zanneden nadide medyamız onu düşünmeden bir stara dönüştürdü. Sabah programıyla karşımıza çıktı. Partneri magazin gazeteciliğinin duayenlerinden Şenay Düdek'ti. Programları çok ses getirdi. Kimseye çıkmayan konuklar onlara gidiyor, 'Dobra Dobra' içini açıyor, gündemi belirliyorlardı. Kısa süre sonra ihtilafa düştüler. Yolları ayrıldı. Müge Anlı'dan bir Oprah Winfrey yaratma çabası içine düşen medya, ona saatlerce süren televizyon programlarını emanet etti.
YÜKSEK REYTİNGLİ CİNAYETLERİN DEDEKTİFİ
Türkiye'de kriminal suçların ekranda tartışıldığı dönemdir bu dönem. Müge Anlı ekrana çıkar, cinayetin şifrelerini konuklarla çözmeye çalışırdı. Münevver Karabulut cinayetini lütfen hatırlayın. Yüksek ratingi nedeniyle televizyon kanallarının haber bültenlerinde dahi ilk sırayı alan bu cinayetin ardından Türkiye Münevver Karabulut'un ailesinin gözyaşlarına Müge Anlı'nın programında şahit olmuştu. Günlerce aile neredeyse stüdyoda yattı kalktı. Bir dedektif edasıyla sunucu Anlı, bu ve birçok cinayetin peşine düştü. Öyle ki zamanın İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, katilleri bulmada yardımcı olan yerli Oprah Winfrey'e teşekkürlerini sundu.
Sonra Karabulut ailesinin acılarını evire çevire verip, ratingleri patlatan Müge Anlı gün geldi, babasının psikolojisinin bozulduğunu ve artık canlı yayınlara çıkmaması gerektiğini söyledi. Bununla da gurur duydu. Oysa artık başka cinayetlerin ratingini yeme zamanı gelmişti.
Anlı şanlı magazinci, günümüzün sorgu hakimi Müge Anlı, yaşı küçük, zorla evlendirilen kızların ailelerini hatta başı önünde konuşamayan çocuk gelinleri karşısına aldı. İstanbullu modern kadın, Türkiye'nin çözemediği sorunu işaret parmağı sürekli havada, 'Ama siz de canım' diyerek çözmek için uğraştı. Bazen ders verdi, bir annenin tecavüzcüsünden de olsa çocuğunu sevmesi gerektiğini söyledi örneğin...
IRKÇILIK SÖYLEMİ
Otobüslerle kanal kanal gezen seyirciler, ekran başında ahkam kesenler Müge Anlı'nın hayran kitlesinin başında geliyordu. 'Tatlı Sert'in tatlısını umutla bekleyen bizlerin karşısına bu kez geri dönülemez söylemle çıktı. Söylemin tarifi asla gaf olamazdı, bu düpedüz ırkçılık söylemiydi.
Peki ne dedi?
Türkiye, hafta başında Van'dan gelen kötü haberle uyandı. 7.2 şiddetinde deprem olmuştu. Çocuklar, yaşlılar, gençler, kadınlar... Yıkık binaların altında kurtarılmayı bekliyordu. Bir çocuğun fotoğrafı aynı gün gazete manşetlerinde umudun fotoğrafı olabiliyor, ertesi gün tüm Türkiye aynı çocuğa ağlıyordu. Binlerce insanın hayatı artık asla eskisi gibi olmayacaktı.
İşte toplumbilimci Müge Anlı yine en bilgiç hali ve fönlü saçlarıyla kameranın karşısına geçti, utancın nutkunu attı.
Dedi ki, 'Canımız istediği zaman boyuna taş atıyoruz. Kuş avlar gibi dağlarda vuruyoruz. Bir şey olduğu zaman hadi Mehmetçik gelsin hadi polis gelsin diyoruz. Biraz da dengeleri kuralım. Zor günlerde ah canım cicim, sonra kuş avlar gibi avlamayalım bunları. İnsanlar biraz da hadlerini bilsinler demek istiyorum.'
Türkiye'nin kanı dondu. Program yaptığı kanalın muhabiri onun yüzünden bölgede çalışamadığını söyledi. Başbakan'dan vatandaşa herkes onun lanetli söylemini bir kez daha lanetledi.
Bugün yeni bir Müge Anlı çıkmalıdır televizyon ekranlarına. Vicdanlı olmalıdır. Ve şimdiki Müge Anlı'yı onun konuklarını oturttuğu sanık sandalyesine oturtmalıdır. O, enkaz altında yardım eli bekleyen insandan daha çok muhtaçtır insana şimdi.
Umarız medyamız, onun son şöhretini rating aracı olarak kullanmaz. Ve yine umarız ki Müge Anlı bundan sonraki hayatında her şeyin bir insanı sevmekle başlayacağını öğrenir.
Kim ne dedi?
Çok tepki aldı Müge Anlı. Sunucunun günah keçisi olduğunu savunanlar da oldu. Kendisi de bir açıklama yaptı ve hedef gösterildiğini söyledi, özür gibi de bir şey diledi. Peki kimler, ne yazdı?
RUHAT MENGİ: Anlı'nın kasıtlı olarak 'Türk-Kürt ayırımı' yapmak üzere konuşmayacağına inanıyorum. Herhalde onun hatasında da olayın şokunun, üzüntünün büyük payı vardır. Ve tabii canlı yayının geri dönülmezliği.. Böyle kritik günlerde ya bant yayını veya 'geciktirmeli yayınla hata denetimi' uygulaması yapılması onun için önemlidir, kanallar bunu neden ihmal ediyor anlamıyorum. 'Kırk yılda bir' ortaya çıkmış canlı yayın hatalarında hemen 'çarmıha germe' kampanyaları başlatılması da aynı derecede yanlış.
CAN ATAKLI: Anlı'ya karşı bir 'linç' kampanyası başlatıldı. Ne faşistliği kaldı, ne insanlık suçu işlediği. Kimi 'hemen işinden atılmasını' istiyor kimileri 'Çek git bu ülkeden' diyor. Anlı'nın söylediklerini beğenmedim. Ama biliyorum ki o sözleri ırkçı olduğu için söylemedi.
BARIŞ YARKADAŞ: Depremzede Van halkıyla 'Kardeşlik Köprüsü'nü güçlendirmeye çalışır ve 'bir kişi daha geceyi soğukta geçirmesin' diye uğraşırken, Müge Anlı ve onun zihniyetindekiler kardeşlik köprüsünün temeline dinamit koyuyorlar...
Çok tepki aldı Müge Anlı. Sunucunun günah keçisi olduğunu savunanlar da oldu. Kendisi de bir açıklama yaptı ve hedef gösterildiğini söyledi, özür gibi de bir şey diledi. Peki kimler, ne yazdı?
RUHAT MENGİ: Anlı'nın kasıtlı olarak 'Türk-Kürt ayırımı' yapmak üzere konuşmayacağına inanıyorum. Herhalde onun hatasında da olayın şokunun, üzüntünün büyük payı vardır. Ve tabii canlı yayının geri dönülmezliği.. Böyle kritik günlerde ya bant yayını veya 'geciktirmeli yayınla hata denetimi' uygulaması yapılması onun için önemlidir, kanallar bunu neden ihmal ediyor anlamıyorum. 'Kırk yılda bir' ortaya çıkmış canlı yayın hatalarında hemen 'çarmıha germe' kampanyaları başlatılması da aynı derecede yanlış.
CAN ATAKLI: Anlı'ya karşı bir 'linç' kampanyası başlatıldı. Ne faşistliği kaldı, ne insanlık suçu işlediği. Kimi 'hemen işinden atılmasını' istiyor kimileri 'Çek git bu ülkeden' diyor. Anlı'nın söylediklerini beğenmedim. Ama biliyorum ki o sözleri ırkçı olduğu için söylemedi.
BARIŞ YARKADAŞ: Depremzede Van halkıyla 'Kardeşlik Köprüsü'nü güçlendirmeye çalışır ve 'bir kişi daha geceyi soğukta geçirmesin' diye uğraşırken, Müge Anlı ve onun zihniyetindekiler kardeşlik köprüsünün temeline dinamit koyuyorlar...
Koynumdaki Yılan
Müge Anlı, yine magazin gazetecisi olan Burhan Akdağ ile evliydi. Boşandılar, Akdağ, Anlı'yı anlattığı bir kitap kaleme aldı ve kitaba 'Koynumdaki Yılan' başlığını koydu. Akdağ, kitabı 'acılı, kızını görmek isteyen bir babanın kimi zaman öfkeli kimi zaman hüzünlü direnişi' sözleriyle ifade etti. Burhan Akdağ, eski eşini sosyal paylaşım sitesi facebook'tan da anlatıyordu: 'Kendi aldığım eve girdiğim söylenerek 'Hırsız!' dendi. Uygulamadığım bir şiddet için şikayet edildim, karakollarda terörist veya katil muamelesi yapılıp kelepçe takıldı. Boşanmıyorum diye durmadı bana 'Çeteci!' dedi. Kızımı görmek için icra dairelerinin kapılarında saatlerce bekledim.. Hukuki olarak kızımı ayda iki kez pazar günü sabahtan akşama kadar, yılda bir kez de on gün görebilme iznim olduğu halde ıvır zıvır gerekçelerle kızım benden uzaklaştırıldı.'
SAVUNMA ZAMANI!
Bu kitabı her ne kadar eski eş Burhan Akdağ yazmış olsa da, şimdi yüreği yumuşamış, öfkesini zamana gömmüş olacak ki, zor zamanında Müge Anlı'yı savunur oldu. Akdağ, yazdığı yazıda, 'Hepimiz bir gün çizmeyi aşabiliriz' diyor ve hepimiz bir gün günah keçisi ilan edilebiliriz. Akdağ devam ediyor, 'Müge Anlı, düşünüldüğü ve yaftalandığı tarzda bir insan olmuş olsa, bölgede kendi adına bölge insanı için, 'o çocuklar' için 'Ödev Evleri' yaptırır mıydı? Sorarlar adama, siz bugüne kadar ne yaptınız da, böylesi bir linç girişiminde kendinizi haklı görebiliyor ve bundan prim yapmaya çalışıyorsunuz?
Müge Anlı, yine magazin gazetecisi olan Burhan Akdağ ile evliydi. Boşandılar, Akdağ, Anlı'yı anlattığı bir kitap kaleme aldı ve kitaba 'Koynumdaki Yılan' başlığını koydu. Akdağ, kitabı 'acılı, kızını görmek isteyen bir babanın kimi zaman öfkeli kimi zaman hüzünlü direnişi' sözleriyle ifade etti. Burhan Akdağ, eski eşini sosyal paylaşım sitesi facebook'tan da anlatıyordu: 'Kendi aldığım eve girdiğim söylenerek 'Hırsız!' dendi. Uygulamadığım bir şiddet için şikayet edildim, karakollarda terörist veya katil muamelesi yapılıp kelepçe takıldı. Boşanmıyorum diye durmadı bana 'Çeteci!' dedi. Kızımı görmek için icra dairelerinin kapılarında saatlerce bekledim.. Hukuki olarak kızımı ayda iki kez pazar günü sabahtan akşama kadar, yılda bir kez de on gün görebilme iznim olduğu halde ıvır zıvır gerekçelerle kızım benden uzaklaştırıldı.'
SAVUNMA ZAMANI!
Bu kitabı her ne kadar eski eş Burhan Akdağ yazmış olsa da, şimdi yüreği yumuşamış, öfkesini zamana gömmüş olacak ki, zor zamanında Müge Anlı'yı savunur oldu. Akdağ, yazdığı yazıda, 'Hepimiz bir gün çizmeyi aşabiliriz' diyor ve hepimiz bir gün günah keçisi ilan edilebiliriz. Akdağ devam ediyor, 'Müge Anlı, düşünüldüğü ve yaftalandığı tarzda bir insan olmuş olsa, bölgede kendi adına bölge insanı için, 'o çocuklar' için 'Ödev Evleri' yaptırır mıydı? Sorarlar adama, siz bugüne kadar ne yaptınız da, böylesi bir linç girişiminde kendinizi haklı görebiliyor ve bundan prim yapmaya çalışıyorsunuz?
Ekrandaki unutulmaz gaflar
l Van'da meydana gelen 7,2'lik depremin ardından Habertürk'te canlı yayın yapan Duygu Canbaş'ın gafı programa damgasını vurdu. Spiker Duygu Canbaş, canlı yayında depremle ilgili bilgileri paylaşırken 'Deprem her ne kadar Van'da da olsa hepimiz üzüldük' dedi. Canbaş sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi ve özür diledi.
l 1995 yılında 'Turnike' adlı programı sunan Güner Ümit canlı yayında 'Yoksa siz Kızılbaş mısınız?' demiş ve Alevilerden gelen tepkiler nedeniyle ekranlara veda etmek zorunda kalmıştı.
l İzdivaç programını sunan Zuhal Topal'ın 42 yaşındaki talibini kabul etmeyen 82 yaşındaki Rahmi Bey'e 'Sen erkek olarak 42 yaşındaki bir bayana nasıl hayır diyorsun?' diye sordu. Rahmi Bey, 'Kızım ben Kızılbaş mıyım?' şeklinde cevap verince stüdyoda soğuk rüzgarlar esti. Canlı yayın konusunda tecrübesiz olan Zuhal Topal susup kalınca, reji reklama girmek zorunda kaldı. Reklamdan sonra Zuhal Topal, 'Canlı yayın bu, istemeden insanlar ağzından bazı yanlış şeyler kaçırabiliyor. Onun yaşlılığına ve heyecanına verelim. Onun adına özür diliyorum. Kendisi de özür diliyor. Seyircilerimiz haklarını helal etsinler... Böyle bir hata oldu. Rahmi Bey de çok üzüldü. Haklarınızı helal edin diyorum ve özür diliyoruz' açıklamasını yaptı. Star TV program devam ederken alt yazı geçmeye başladı: 'Konuğumuzun ağzından çıkan yanlış sözden dolayı seyircilerimizden özür diliyoruz'
l Kanal D muhabiri Özay Erad, İstanbul-Şile'ye bağlı Oruçoğlu köyünde bayram ziyareti için gittiği yerde 3 yaşındaki bebeğini kaybeden anneyle canlı yayın röportajı yaptı. Çocuğunu kaybeden annenin yaşadığı dramı ekrana getiren haber inanılmaz bir son dakika rezaletiyle adeta skandala dönüştü. Muhabir, anneye bir son dakika haber geldiğini söyleyerek 'kara haber'in ipuçlarını verdi. Annenin diğer çocuğunu yayının yapıldığı odadan çıkartan muhabir, köylülerin bir çocuk cesedi bulduğunu söyledi. Haberin şokuyla neye uğradığını şaşıran acılı anne adeta sinir krizi geçirirken, muhabir haberi yanlış verdiğini söyleyerek izleyenleri hayretler içinde bıraktı. Aldığı ölüm haberiyle çılgına dönen anneyi kontrol edemeyen muhabir, 'son dakika haberi yanlış gelmiş, çocuk cesedi bulunmamış, çocuk sesi duyulmuş' dedi. Kanal D rejisi skandal canlı bağlantıyı keserek stüdyoya döndü bültene ve sıradaki haberle devam edildi.
l TRT, Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'yı Kozmik Oda'da ağırladı! Ağca'ya, İpekçi cinayeti ve arkasındakilerle ilgili soru sorulmadı. Sunucu Papa suikastı ile ilgili sorular sorarken Ağca'yı 'Yasalar karşısında suçsuz' ilan etti.
l Çarkıfelek programında Erzincan'la yapılan canlı yayın sırasında bağlantının kesilerek ekranın aniden kararması üzerine program sunucusu Mehmet Ali Erbil'in 'Mum söndü mü yapıyoruz burada?' ifadesini kullanmasına Aleviler tepki gösterdi. Kanal, programı yayından kaldırdı. Mehmet Ali Erbil'in eski şöhretinden eser kalmadı.
l Van'da meydana gelen 7,2'lik depremin ardından Habertürk'te canlı yayın yapan Duygu Canbaş'ın gafı programa damgasını vurdu. Spiker Duygu Canbaş, canlı yayında depremle ilgili bilgileri paylaşırken 'Deprem her ne kadar Van'da da olsa hepimiz üzüldük' dedi. Canbaş sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi ve özür diledi.
l 1995 yılında 'Turnike' adlı programı sunan Güner Ümit canlı yayında 'Yoksa siz Kızılbaş mısınız?' demiş ve Alevilerden gelen tepkiler nedeniyle ekranlara veda etmek zorunda kalmıştı.
l İzdivaç programını sunan Zuhal Topal'ın 42 yaşındaki talibini kabul etmeyen 82 yaşındaki Rahmi Bey'e 'Sen erkek olarak 42 yaşındaki bir bayana nasıl hayır diyorsun?' diye sordu. Rahmi Bey, 'Kızım ben Kızılbaş mıyım?' şeklinde cevap verince stüdyoda soğuk rüzgarlar esti. Canlı yayın konusunda tecrübesiz olan Zuhal Topal susup kalınca, reji reklama girmek zorunda kaldı. Reklamdan sonra Zuhal Topal, 'Canlı yayın bu, istemeden insanlar ağzından bazı yanlış şeyler kaçırabiliyor. Onun yaşlılığına ve heyecanına verelim. Onun adına özür diliyorum. Kendisi de özür diliyor. Seyircilerimiz haklarını helal etsinler... Böyle bir hata oldu. Rahmi Bey de çok üzüldü. Haklarınızı helal edin diyorum ve özür diliyoruz' açıklamasını yaptı. Star TV program devam ederken alt yazı geçmeye başladı: 'Konuğumuzun ağzından çıkan yanlış sözden dolayı seyircilerimizden özür diliyoruz'
l Kanal D muhabiri Özay Erad, İstanbul-Şile'ye bağlı Oruçoğlu köyünde bayram ziyareti için gittiği yerde 3 yaşındaki bebeğini kaybeden anneyle canlı yayın röportajı yaptı. Çocuğunu kaybeden annenin yaşadığı dramı ekrana getiren haber inanılmaz bir son dakika rezaletiyle adeta skandala dönüştü. Muhabir, anneye bir son dakika haber geldiğini söyleyerek 'kara haber'in ipuçlarını verdi. Annenin diğer çocuğunu yayının yapıldığı odadan çıkartan muhabir, köylülerin bir çocuk cesedi bulduğunu söyledi. Haberin şokuyla neye uğradığını şaşıran acılı anne adeta sinir krizi geçirirken, muhabir haberi yanlış verdiğini söyleyerek izleyenleri hayretler içinde bıraktı. Aldığı ölüm haberiyle çılgına dönen anneyi kontrol edemeyen muhabir, 'son dakika haberi yanlış gelmiş, çocuk cesedi bulunmamış, çocuk sesi duyulmuş' dedi. Kanal D rejisi skandal canlı bağlantıyı keserek stüdyoya döndü bültene ve sıradaki haberle devam edildi.
l TRT, Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'yı Kozmik Oda'da ağırladı! Ağca'ya, İpekçi cinayeti ve arkasındakilerle ilgili soru sorulmadı. Sunucu Papa suikastı ile ilgili sorular sorarken Ağca'yı 'Yasalar karşısında suçsuz' ilan etti.
l Çarkıfelek programında Erzincan'la yapılan canlı yayın sırasında bağlantının kesilerek ekranın aniden kararması üzerine program sunucusu Mehmet Ali Erbil'in 'Mum söndü mü yapıyoruz burada?' ifadesini kullanmasına Aleviler tepki gösterdi. Kanal, programı yayından kaldırdı. Mehmet Ali Erbil'in eski şöhretinden eser kalmadı.