23 Ekim 2011 Pazar

BEN ADAMI AYRILIRKEN TANIRIM

Seren Serengil, Soner Sarıkabadayı imzalı 'Ben Adamı Ayrılırken Tanırım' adlı şarkıyla müziğe dönmeye hazırlanıyor. Hazırlanıyor değil, 20 kilo eksiye geçmenin ardından verdiği pozlarla çoktan hazır bile. Serengil'in şarkıya cuk oturan hayatına baktık.benadamiic
Seren Serengil'i tanıdığımızda henüz 16'sındaydı. Sahnede kalın dudakları, kıpkırmızı ruju, yaşının taşıyacağının çok ötesinde makyajıyla bir assolist edasıyla şarkı söylüyordu. Hepimiz onu çabuk tanıdık, çünkü o şöhretli bir babanın; Öztürk Serengil'in biricik kızıydı. 1971 yılında İstanbul'da dünyaya geldi Seren Serengil. Küçük yaşta sahneye çıkmakla kalmadı, 1980 yılında Mehmet Aslantuğ ile başrolü paylaştığı bir diziyle oyunculuğa da adım attı. Şarkıcı Emrah'la 'Batı Yakası Hikayesi'nin 'çakma'sı da dahil olmak üzere pek çok filmde rol aldı. Genç yaşta her dalda şöhretini de babasına bağladı, 'Bu benim babamın kanı. Bu açıdan anneme değil, babama benziyorum. İnanılmaz bir özgüven var bende' dedi. Babasının kanı, annesinin değil! Annesi Nevin Teoman'ın adı, Seren Serengil'in şöhret hayatında her zaman onunla birlikte yürüdü.
Serengil aşık oldu, annesine kızdı, yalnız kaldı, annesine kızdı, sevgisizliğini anladı, annesine kızdı... Hatta bir gün şöyle bir açıklama yaptı: '15 yaşında annemle birlikte İspanya'da tutuklandım. Bu olaydan sonra annem İsviçre'deki okuluma dönmemi istedi. Ama kabul etmedim. Hiçbir ilgimiz olmadığı halde uyuşturucu operasyonuyla anıldık. Bu yüzden assolist oldum. Kişiliğime, kültürüme uymayan, ait olmadığım bir dünyanın içine girdim. Bu olay olmasaydı, İsviçre'deki okuldan mezun olacaktım.'
Annesine kızgınlığı hiç geçmedi Serengil'in. Hiçbir cümlesi yetmedi ona öfkesini boşaltmaya. Öyle ki, yetmediği yerde bir de kitap yazdı, adını da 'Nefret' koydu. Kitapta anne ve babasının ayrılmasının onda yarattığı hasarlardan söz etti. Ama dedi, 'Onu suçlamıyorum!'
OKULA HEP HİZMETÇİYLE GİTTİ
Anne ve babası Seren 5 yaşındayken ayrıldılar. Sevgisiz büyüdüğünü her platformda söyledi sanatçı. Babasını çok az gördü, buna rağmen ona aşıktı. Onun gitmesini kabullenemedi. Babası onu görünce ağlıyordu, Seren bunu hiç unutmadı. Annesine öfkesinin tohumları o günlerde atıldı. Sonra bir gün annesi babasının onu aldattığına dair gazete kupürlerini gösterdi kızına. Seren Serengil, bu gel-gitlerle büyüdü. Annesinin bir gün dahi onu okula götürmediğinden şikayet etti, 'Hep hizmetçiyle gönderdi' dedi.
Ona, 'Eğer annen ve baban ayrılmasaydı nasıl bir Seren olurdun?'diye sordular. Hiç düşünmeden cevap verdi: 'Yurtdışında okumuş olurdum. Belki çoktan bir çocuğum olurdu. Ama biliyorum ki, bu mesleğin içinde asla olmazdım.'
8 yıl bale yaptı, 5 yıl klasik piyano çaldı. Her zaman süslüydü. Bir röportajında 'Makyajı 5 yaşından beri bu kadar ağır ve yoğun yapıyorum. Bütün arkadaşlarım jean giyerken ben mini etek giyiyordum' diye anlattı o günleri. 
Hep bir aile aradı kendine. Yeni bir televizyon programı yapacağı zaman dahi şunu söyledi Seren Serengil: 'İnsanların daha aileye sokabilecekleri bir Seren olmak istiyorum'.
AİLE OLMA YOLUNDA İLK ADIMAdı Tuncer Öztarhan, Mustafa Sandal, Ali Ramazanoğlu, Gökhan Bilik'le birlikte anıldı Seren Serengil'in. Ama onun aklında hep yuva kurmak vardı. Ve bir gün evleneceğini duyduk. Ozan Kaçmaz'la nikah masasına oturdu. Çünkü dedi Serengil; 'Çünkü Ozan'ın ailesi beni çok seviyordu. Annesi, babası ve kız kardeşleriyle aram çok iyiydi. Ailesinin bu denli beni sevmesinden dolayı ben de Ozan'ı sevdim. Yani hep beni seven birilerinin, bir ailenin yanında olmak istedim. Orada birinci şahıs Ozan değil, aileydi.'
Günler geçti, Serengil, Ozan Kaçmaz'ın eş olarak bir hayata hazır olmadığını gördüğünü söyledi; çalışmayı sevmiyordu. Balayına giderken bile yanına Playstation aldığı söylenen Ozan Kaçmaz bugün de 'evcilik oyunu' oynuyor. Serengil'in sonradan açıkladığına göre, balayı masraflarını da kendisi karşılamıştı zaten, zira gelinliğine de kendisi almıştı...
GÜÇLÜ ERKEK ARAYIŞI
Bir gün Cengiz İmren'e şarkı almaya gitti. Şarkıyı aldı, sonra da jest olsun diye İmren'e hediye bir ceket gönderdi. Ceket geri geldi. Gelinliğini bile kendi alan Serengil için bu büyük bir hareketti. Onun şartlarına, maddi gücüne, konumuna tenezzül etmiyordu bir. Bu yüzden dedi Serengil; 'Bu yüzden, farklı yetiştirilmiş olmamız beni hiç ilgilendirmedi'. Ozan Kaçmaz'dan boşanmıştı, 'O davul çalıyordu, ben viyolonsel' dedi. åşık olduğu Cengiz İmren'le birlikte olmaya başladı. Sonra Cengiz İmren 'çete üyesi olmaktan' cezaevine girdi. Ve Serengil, gitti, hapiste Cengiz İmren'le hayatını birleştirdi.
Tabii ki bu evlilik de 'ailelerin sosyal ve kültürel yapısındaki uyumsuzluk' nedeniyle yürümedi. Cengiz İmren, çok sonra yaptığı açıklamada, 'Seren bana resmen yalvardı. Gardiyanların hediyelerle gönlünü aldı. Annemi öptü, kokladı. Suçsuzluğumu ispat edeceğini iddia etti. Cezaevine girip çıkması için soyadımızın tutması gerekiyordu. Elimi kolumu bağladı, imzayı attım. Sonra kahrımdan kağıdı yere fırlattım' dedi. 
SADECE İŞİMİ YAPACAĞIM
Serengil, her ayrılığın ardından böyle dedi: 'Artık işimle anılacağım.' Bir repliği daha var ki sıkılmadan ettiği, biz sayın seyircileri fena halde bunaltmış durumda: 'Annem haklıymış'.
Artık işiyle varolacağını söylese de orada da aradığı mutluluğu bir türlü bulamadı Seren Serengil. İlk çıkış yaptığı yıllarda assolistlik yapan, filmlerde, dizilerde oynayan, televizyon programları yapan ünlü şarkıcı 'aile arayışı'na girdiği andan itibaren şöhretini bir kenara itti. 
Gülben Ergen'le girdiği, 'Kezban' ya da 'Köpeğim Gülben deyince havlıyor' polemikleri dışında artık sadece mutsuz ilişkileriyle gündeme gelebiliyordu. Bunun kendince bir de nedeni vardı aslında. 'Beni Madonna yapacağını bilsem, sevmediğim bir adamla oturup kahve bile içmem. Bu yüzden camiada misafir sanatçı kalmayı yeğledim' diyordu.
ACISI DORUĞA ÇIKTI
2005 yılının mart ayıydı. Makyajsız haliyle spor yapıyordu Seren Serengil. Musa Aytun onu orada gördü. 'Ne hoş kız' dedi, Serengil olduğunu anlamamıştı. Yemek yiyebilmek için 10 gün uğraştı. MSN'de yazışmaya başladılar. Telefonunu verdi. Musa Aytun'dan gelen ilk telefon sabah 7'de çaldı...
Aytun, Musevi bir ailenin çocuğu. Hem sanatçı olması, hem de farklı dinden olması ikilinin evlenmesinin önünde engel oldu. Bir yıl mücadele ettiler. Aileler pes etti. 5 Nisan 2006'da Roma'da evlendiler. Röportajlar vermeye başladılar. 'Biz Musa ile İngilizce konuşuruz, Musa atlayıp gidelim yurtdışına der, ben nasıl bavul yapacağım demem. Mayışalım der, mayışırız. Evde el ele dolaşırız' tadında cümlelerle röportajı renklendirdiler.
Ve Serengil 2006'da hamile kaldı. Bebeğini doğumdan kısa bir süre önce kaybetti. Sonra 2008'de bir kez daha... Ve üçüncü hamileliğinde, 2009 Nisan'ında bebek doğdu ama doğduktan dört gün sonra hayatını kaybetti. Yaşasaydı adı Stephanie olacaktı. Musa Aytun'un ailesi, annesinin haberi olmadan çocuğu bir naylon torba içinde Musevi geleneklerine göre defnetti. Serengil, Aytun'un yumruğunu masaya vurmasını bekledi, ama olmadı. İşte o anda Serengil'i kaybetti. Nisan ayında yollarını ayırdılar. Sonrası malum. Magazin basınında her gün yeni bir haber çıkmaya başladı. Serengil, eski kocasını bombalıyordu. İnternette defalarca aldatıldığını, kumar oynadığını, zaten aynı tarzda yetiştirilmediklerini söyleyip durdu. Bir yandan da hukuk mücadelesi başlattı. 9 ayın sonunda kızını Musevi mezarlığından çıkarıp babasının yanına defnetmeyi başardı.
20 KİLO VERDİ
Kızını defnettikten ve mücadelesini tamamladıktan sonra 'işine dönmeye' karar verdi Serengil. Kendi çabasıyla verdiği 8 kilonun ardından Osman Müftüoğlu'nun kapısını çaldı. 12 kilo daha verdi. Bunun için annesinin cebinden 25 bin TL çıktı. Şimdi, 'Annemin hakkını asla ödeyemem' diyen sanatçı 58 kiloluk haliyle görenleri şaşırtıyor. Çeşit çeşit mayoyla poz vermeye başladı. Saçlarını değiştirdi. Gardırobunu yeniledi.
Soner Sarıkabadayı'dan bir de şarkı aldı ki, üstüne tam oturdu. Yeni albümünün çıkış şarkısında Serengil, 'Ben adamı ayrılırken tanırım' diyecek.
Umarız yeni 'hafif'lemiş hayatında kafasındaki tüm yüklerden kurtulur Serengil. Aradığı sevgiyi de bulur, sevgiliyi de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder