9 Aralık 2011 Cuma

Ezberini bozmak isteyenlere tavsiye edilir

Ülker Uzun Polat'ın 'Tam Benlik' Kitabı çıktı...
Herkesin yaşadığı sıkıntılar, sorunlar kendine göre az ya da çok gelir. Başa çıkamadığımız anlarda da başkaları tarafından anlaşılamamaktan şikayet ederiz. Fakat durup da kendimizi anlamaya çalışmayız. Ülker Uzun Polat da böyle olumsuz düşünenlerden biriyken bir arkadaşından nefes çalışmalarıyla ilgili duydukları ve bu konuda araştırmaya başlamasıyla çok farklı bir hayatın kapılarını araladı. ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği’nden mezun olan Polat, Bilişim sektöründe uzun yıllar çalıştı. Ülker Uzun Polat, çocuklarının hayatına girmesiyle birlikte önceliğini huzur, denge ve mutluluk arayışına vermiş. Bu süreçte Reiki, NLP, Taichi, Yoga, Meditasyon, EFT, Kuantum Yaşam ve Nefes Koçluğu, Access- Bars, Meleklerle Koçluk eğitimlerini almış. Şimdi sahibi olduğu Mimoza Yaşam Merkezi’nde bu çalışmalarını herkesle paylaşmayı bir yaşam biçimi haline getirmiş. Biz de Ülker Uzun Polat’a kitabın ortaya çıkışını ve bu yaşam felsefesinin ayrıntılarını sorduk.
Yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Yazmak vazgeçemediğim bir şey. Kendimi yazar olarak görmüyorum, sadece hobi diyebilirim. Ama ilk kitabım ‘Tam Benlik’, yazmazsam öleceğim dediğim ve paylaşma isteğiyle benden taşan duygulardan ortaya çıktı. Sadece konuşarak, seminer vererek bir boşalıma ulaşamıyorsunuz. Kitabı daha çok insana ulaşma gayesiyle yazmadım. Sadece benden çıksın, insanlar okursa da paylaşayım, bunu bilsinler istedim.
Kitapla ilgili geri dönüşler oldu mu?
Açıkçası anlaşılacağından bile çok emin değildim. Böyle bir düşünceyle de yazmamıştım. Kitap yayınlandıktan sonra birçok kişi bana ulaştı ve benimle aynı düşünceleri paylaştıklarını söyledi. Bu durum beni çok mutlu etti tabii.
Ön yargılarımızdan nasıl kurtulacağız?
İnsan hayatında en önemli olgu ‘farkındalık’ aslında. Hayatın içinde birçok olayla karşı karşıya kalıyoruz ve bu boğuşmanın içindeyken farkında olmadan ezbere yapıyoruz her şeyi. Bu yüzden kitabımın adı da ‘Ezber Bozduran’. Yaşadıklarımızdan anlamamız gerekeni alıncaya kadar devam etmek ve farkındalığımızı geliştirmek, affetmeyi öğrenmek gerekiyor. Affetmiyoruz ve sürekli mutsuz oluyoruz. Aslında herkes birbirine ayna tutuyor. Dışarıda olanı gözlemlerken ve dışarıdaki olaylara tanıklık ederken aslında senin de yaşadığın benzer durumları fark ediyorsun. Bu bir yolculuk, bir günde, bir seansta olacak bir şey değil. Her şey yeni bir farkındalığa doğru bir yolculuğa götürüyor insanı.
Vapuru kaçırmış ve beklerken not almaya başlamışsınız sonra da bu kitap ortaya çıkmış. Bir sonraki kitap için de yine böyle bir işaret olur mu dersiniz?
Aslında işaretler kendiliğinden geliyor. Bizlerin yapması gereken tek şey onları anlamlandırmak. Bir sonraki kitap için de işaretler oluşuyor. ‘Tam Benlik’ kitabımın ikinci baskısı yapıldı. Her baskıda yeni bir bölüm ekliyorum. Üçüncü baskı için ekleyeceğim bölüme daha şimdiden karar verdim. Bu konuda şu an kafa yoruyorum, vapuru kaçırmayacağım belki ama yeniden başka bir şey olacak ve ben yazacağım.

Kitabınızda size enerjisiyle ışık tutan 12 kişinin olduğu bir listeniz var. Bu listeyi nasıl oluşturdunuz?
Bu listeyle anlatmak istediğim; herkesin hayatında, yakın çevresinde çok güzel enerjiler aldığı insanlar var. Işık tutmak istediğim şey; hepimiz bireysel olarak çok güçlüyüz ama bir araya geldiğimizde daha da güçlü bir enerji oluşturuyoruz. Ayrıca 12 sayısında tamamlayıcı bir şey olduğunu düşünüyorum. Bütünü tamamlamak adına oluşturduğunuz küçük gruplar yani bir çiçek gibi düşünün ki bir yuvarlağın bir sürü yaprağı var ve bu zincir kelebek etkisi gibi bütün dünyaya yayılıyor. Tabii kitap yayınlandıktan sonra çok talep oluştu. O liste şimdi hızla gelişiyor.
Sürekli pozitif bakmak mümkün mü? Hiç pes ettiğiniz olmuyor mu?
Evrene sürekli sorular sormayı öğrendim. Bunun sana öğretmek istediği bir şey var. Her şey bir deneyim. Bunu deneyimledim ve bundan anlamam gereken ne var diyorum. Yaşananlara hiçbir zaman başarısızlık demiyorum. Kendime drama yaratmıyorum ve bir cevap aramıyorum. Zaten o cevap bana geliyor. Böyle sorulara çok maruz kaldım. Hayatım nasıl değişti, ilk kitabımı bu yüzden sadece bunları anlatmak için yazdım.
Kitapta meleklerden ve onlara mesajımızı iletmekten bahsediyorsunuz. Son zamanlarda bu tarz kitapların sayısı arttı mı sizce?
Kişisel gelişim sektörünün içinde olmama rağmen bu konuda nerede ne olduğunu takip etmiyorum. Nefes konusunda da yaşadım. “Allahın nefesinin kursu mu olur?” diyenler oldu ve gelmediler. Onları da yadırgamıyorum. Bu iş manevi yönümüzle alakalı ve ancak buna inanan insanlar gelir. Eğer son günlerde bu konuda çok fazla yayın çıkıyorsa bunun da mutlaka bir sebebi vardır diye düşünüyorum. Ben bir ara bu şekilde düşünemediğim için üç yıl ara verdim. Herkesin her yaptığına ve herkesin görüşüne saygı duyuyorum. Benim uğraşım kendimle.
İstediğimiz her şeyi yapacak güçteyiz
Retrotik yani beklentisiz olmakla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Şu an yaptığım şey bu beklentisiz olma hali. Bilinçli bir şekilde beklentisiz olmak gerekiyor. İstediğimiz her şeyi yapabilecek güçteyiz. Düşüncelerimizi ve isteklerimizi serbest bırakalım ve hayatın bize neler verdiğine bakalım. Tabii ki bu düşünce hedeflerimiz olmasın anlamına gelmiyor. Tabiî ki hedeflerimiz olsun ama bunu beklentilerle yapmayalım. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşündüğüm zamanlar hep çuvalladım. Beklenti içinde olan aslında zihnimiz. İç sesimiz yüzde 99 bizim için doğru olanı söylüyor. Ama biz bunu dinlemeyip zihnimizin yani yüzde birlik kısmın dediğini yapıyoruz ve mutsuz oluyoruz.
Beklentisiz davranmak bilinçsizce yapılan bir şey. Bu davranışımızı değiştirebilmemiz için ne tavsiye ediyorsunuz?
Sevgi denen şeyde koşul, karşılık ve beklenti olmamalı. Yeni bir şeye başlarken bunu kendi kendimize hatırlatabiliriz. Madem bilinçsizce beklenti içinde bulunuyoruz. O zaman bilinçli bir şekilde beklentisiz olabiliriz. Kendimize beklenti içinde olmadığımız şeyleri yazdığımız bir liste yapabiliriz. Bir davranışı kazanabilmek için defalarca yapmak gerekir.
Egolarımızdan nasıl sıyrılacağız peki?
Kişide farkındalık oluşmaya başladığında neyin ego, neyin öz olduğunu anlamaya başlıyor. Çok ısrar ettiği zaman bu egodan mı, içten gelen bir ses mi olduğunu anlamaya başlıyor. Bize danışanların çok sık kurduğu bir cümle var. “Ben eskiden” diye başlıyorlar, bu cümleyi duyunca çok mutlu oluyorum. Çünkü artık farkında olarak hareket ediyorlar. Onlarda cümlenin devamında artık aynı tepkileri vermediklerini ve daha mutlu olduklarını söylüyorlar.
Haber: Pınar Hiçdurmaz- Akşam Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder